12 Eylül 2014 Cuma

ŞARAP NASIL SAKLANIR?

Şarap uygun şekilde saklanamadığında hızla bozulan organik bir üründür. Bordeaux, Burgundy veya Piedmont gibi bölgelerin en iyi mahsulleri olan yüksek kalite şaraplar şişede yavaşça olgunlaşırlar: Tanenleri yuvarlanır, asiditeleri tatlarla birleşir, daha dengeli hale gelir ve ilgi çekici yeni aromalar gelişir. Bu, şaraplar kötü bir şekilde saklandığında tüm bu olumlu değişimler gerçekleşemez.
Saklama için en önemli faktör ortam sıcaklığıdır. Olgunlaşma esnasında şarabın geçirdiği değişimler esasında kimyasaldır. Tüm kimyasal reaksiyonlar artan sıcaklıkla birlikte hızlandığından, yaklaşık 10-13oC (50-55oF)’lik sabit bir sıcaklık yıllanma için idealdir. Saklama yeri ne kadar serinse, olgunlaşma prosesi de o kadar yavaş ve iyi olur. Şarap sıcakla genleşip ve soğukla büzüldüğünden büyük sıcaklık değişimlerinden kaçınılmalıdır. Bu kısmi bir vakum yaratabilir; mantardan içeriye daha çok oksijen girer ve yıllanmayı bozar. Doğrudan güneş ışığından, özellikle UV ışımasından, şarabın bozulmasına yol açtığı için kaçınılmalıdır. Mantarların kurumasını engellemek için nem yaklaşık %75 oranında olmalı ve şişeler mantarları nemli tutmak için yan yatırılarak saklanmalıdır.

Şarabın daima  karanlık, serin mahzenlerde saklanması tesadüf değildir. Modern apartmanlarda nadiren mahzenlere rastlanır ancak özel şarap dolapları, pahalı olsalar da mahzen dışı ortamlar için en güvenli çözümü sunarlar. Mahzen veya şarap dolabının yokluğunda, şarabı merdiven altında ışıktan uzak şekilde, mutfak evyesinin altını kokuya neden olacak maddelerden ( deterjan , soğan vs) tamamen arındırarak veya bir gardırobun dibinde sıcaklıkların daha serin ve sabit olduğu yerde kendi kutusu içerisinde saklamak en iyisidir. 

5 Ağustos 2014 Salı

ŞARAP ETİKETLERİ

Duty Free shoplar da geçirilen zamanlar yurt dışı seyahatlerinin vazgeçilmezidir. Bir çok arkadaşım hangi şarabı alacağını sormak için saat farkını hiçe sayarak çok aramıştır beni. Ülke reyonları arasında şarap dünyasının birbirinden farklı binlerce etiketi arasında kaybolmamak için küçük tüyolar işinize yarayabilir.

Öcelikle Eski ve Yeni Dünya’nın şarap etiketlernin bazı yönlerden farklılık gösterdiğini bilmek gerekir. Yeni Dünya şarapları üzüm türünü cesurca etiketin üzerinde ilan ederken ve şişedeki şarabın stiline gönderme yaparken menşei daha küçük bir yazı tipinde belirtir. Eski Dünya Şarapları için menşei ve ünvan ön plandadır, üzüm türü ise nadiren belirtilir. Örneğin Chianti Classico veya Pauillac gibi koruma altına alınmış menşeiler yüzyıllar boyu gelişmiş ve kendi geleneklerine bağlı kalmışlardır. Yerel düzenlemeler üzüm türlerini, işlenmesini ve şarap yapımı uygulamalarını kontrol eder ve şaraplardan beklenen yaygın stili belirler. Bilmemiz gereken en önemli bilgi hem Eski hem de Yeni Dünya aynı prensibi takip ettiğidir : "Etiket üzerindeki belirlenmiş alan ne kadar küçükse, beklenen kalite seviyesi de o denli yüksektir. "
Çok Büyük markalı şarap üreticileri şaraplarını “Güney Avusturalya” veya hatta “Avustralya” gibi geniş belirlenmiş alanlardan tedarik ederler. Bu onlara değişen miktarlarda farklı şarap almalarını, arz ve talebe tepki vermelerini ve becerikli bir harmanlama ile bağ bozumu farklılıklarını aşmayı sağlar – bu şaraplar, “Clare Valley” gibi çok daha küçük belirlenmiş alan şaraplarından bu yönleriyle ayrılır.

Şarap etiketlerinde sıklıkla görülen “Vieilles Vignes” veya “Cuvee Personnelle” gibi bazı ifadelerin hiçbir yasal dayanağı yoktur. Bunlar pazarlama amaçlı kullanılır veya kalitedeki bazı ufak farklılıkları belirtir. 


7 Eylül 2013 Cumartesi

Şarap Satın Alırken

Süpermarkette şarap rafları önünde saatlerce durup ,seçim yapamadığı için bunalmamış olanımız yoktur. Şarabı ne kadar iyi  biliyor olmanız bu gerçeği ne yazık ki çoğu zaman değiştirmiyor. Peki tadı güzel olan veya akşamki yemekğe uyum sağlayacak şarabı nasıl sececeğiz?

Bunun için bir kaç detayın ne ifade ettiğini bilmek yararlı olacaktır. 
Californiya , Güney Afrika ,İspanya ,Güney italya ya da Güney Fransa gibi sıcak iklimlerden gelen şaraplar olgun , yüksek meyveli , orta asitli ve yüksek alkollüdür.
Kuzey, Fransa , Almanya gibi soğuk iklim ülkeleri daha hafif gövdeli , fresh meyve aromalı , canlı asiditeli ve daha az alkol gücünde şaraplar üretirler. Genel olarak değerlendirecek olursak Amerika , Avutralya ve Güney Afrika gibi yeni dünya ülkeleri şaraplarını kadehi burnunuza götürürken hissedeceğiniz derecede belirgin meyve aromalı yaparlar. Eski Dünya nın şarapları istisnalar dışında daha ölçülüdür. 
Yemeğin yanına şarap seçerken kullanılacak olan altın kural şudur: yemek ne kadar güçlüyse yanına daha sıcak şarap bölgelerinden şaraplar seçilmelidir. Yavaş pişirilmiş ya da kavrulmuş etler yanında güney Avrupa dan şaraplar isterken ; buharda pişmiş balıklar daha soğuk olan Almanyadan canlı ve taze bir şaraba ihtiyaç duyar.

Bütün bu kurallar ucuz şarap alırken baya kafa karıştıracaktır. O nedenle öncelik, şarabın harikalar yaratacağını beklemeden , lezzetli ve temiz şarap seçmek olmalıdır. Çoğu iyi şarap firmasının tutarlı ve yıldan yıla çok fazla değişmeyen şaraplarını bulabilirsiniz. Güvenilir olarak belirlediğiniz bir markanın başka çeşit ürünlerini denediğinizde aynı güveni size verecektir.

Eğer daha özel, kişisel şarapları seven ve tercih eden biriyseniz sizin zevkinize göre seçim yapan bir uzmandan fikir alabilirsiniz. 

Alacağınız şaraba karar verdikten sonra şarabın fiziksel muayenesi çok önemlidir. Şişenin dışına şarap çıkmadığından ve şişenin içine oksijen girmediğinden emin olmak gerekir. Bunun için mantarın şişenin ucu ile hemen hemen aynı hizada olması ve şişenin kapsülünün şişenin ucu etrafında dönüyor olması gerekir.
Mantarın geçirgenliği unutulmadan şarap alırken temiz şişe nin tercih edilmesi gereklidir. Doğru şartlarda saklanıldığından emin olmak için direk güneş ışığ görmeyen şişeleri tercih etmek güvenli olacaktır.

GÜZEL ŞARAP / What is Good Wine ?


                                  
       Güzel şarap her şeyden önce "Hatasız Şarap" demektir. .Bunun anlamı şarapta mantar kusuru olan buşone ya da hava ile temastan kaynaklanan oksidasyon gibi kimyasal reaksiyonların oluşmaması veya lahana , çürümüş yumurta , sardunya yaprağı , aseton gibi istemeyen kokuların barınmamasıdır. Sonrası ise tamamen şarabın dengesi ile ilgilidir. Eğer hafif gövdeli bir şarabın alkol oranı aşırı derecede yüksekse , bu tüm şarabın önüne geçecektir. Ya da yıllandırılmış şaraplardaki odun tadı gibi baskın bir aromanın hakimiyeti şarabın tadını nasıl olumsuz etkiliyorsa ;kaba tanen ve keskin asitte şarabın olgunlaşmamış üzümden yapıldığına işaret eder ve tadı oldukça olumsuz etkiler.
Şarabı yudumladıktan sonra damakta kalan tadın zamanlama olarak uzunluğu da şarabın kalitesi için çok önemli bir göstergedir. 
Damakta maksimum 15 saniyeye kadar tutunan şarap sofra şarabı olarak adlandırılabilirken, 15-45 sn arasında tutunan şaraplar orta uzunlukta olup 5 veya 8 seneden önce içilmesi gereken şaraplardır. damakta 45 saniyenin üstünde tutunan şaraplar kaliteli şaraplardır ve  bu süre şarabın yıllandırma kapasitesinin olduğuna işaret eder. 

Bu durum yan yana tadılan standart bir Burgundy ve Grand Cru ile örneklenebilir. Tadılan Grand Cru damağı kalıcı bir lezzetle dolduracaktır. Lezzet ve aromanın yoğunluğu da kaliteye işaret eder. Yüksek verimli bağların üzümlerinden elde edillen çoğu düz şarap daha az belirgin aromalara sahipken , aroma açısıdan daha kosantre şaraplar verimi bilerek düşürülmüş bağların meyvelerinden yapılır .Aromatik çeşitlilik kalitenin başka bir belirtisidir. Burgundy e geri dönecek olursak ; bir Gand Cru de iç içe geçmiş , yoğun bir çok aroma çok yönlü bi şarap oluştururken , yine Burgundy de üretilmiş bir sofra şarabı burunda ve damakta daha az kompleks ve tek yönlü olacaktır.

Şarabın kapasitesi ve kalitesi şarabın yapıldığı üzümün ve bölgenin özellikleri ile degerlendirilir.Örneğin Fransa Loire dan gelen bir Sauvignon Blanc  Yeni Zelanda Malborough tan gelen örnekten farklı olacaktır. Bunun yanı sıra dünyanın iki ayrı ucundan gelen  seri üretilmiş, basit ve düşük kaliteli iki Merlot nun aynı tekdüze tada sahip olması kaçınılmazdır hatta  ikisini birbirinden ayırmak da o derece zordur.

Tüm anlatılanların üstüne tek bir son cümle ile şöyle bağlayabiliriz ;Şarabın kalitesi : içicisinin kendine özgün tadım hafızasına ve içtiği şarabı ne kadar "iyi şarap " olarak gördüğüne bağlıdır.

ŞARAP / What is wine ?

Şarap,Avrupa Birliği ne göre , yeni bozulmuş bağdan gelen  üzümün suyunun fermente edilmesi ile yapılan alkollü içkidir. Şarap kelimesinin tek başına kullanılması fermente edilen meyvenin üzüm  olduğu anlamına gelmektedir. Başka meyvelerin fermentesi ile yapılan içkilerin isimlerini şarap kelimesinin önüne koyarak belirtmek gerekir. " böğürtlen şarabı " gibi.En sevdiğim şarap Şirince şarabı derken bu bilgiyi aklınıza getirmeniz şiddetle tavsiye edilir.

Şaraba karakteristiğini veren bileşenler temel olarak üzümün kendi genetiği sayesinde oluşur.Bunun dışında maya sayesinde fermantasyonda oluştuğu gibi meşe fıçılarda olgunlaştırılması sırasında da çeşitli bişenlerin tepkimesi nedeni ile şarabın karakteristiği  ortaya çıkar.

Şarabın %90 ı sudur. Mayaların, fermantasyon sırasında  şekeri alkole dönüştürebildikleri maksimum oran %15 alkol oranıdır. Port gibi alkol ile güçlendirilmiş örneklerde dışardan alkol eklenmesi ile bu oran %20 lere kadar çıkabilir. Şarap içtiken sonra hissedilen sıcaklık hissini veren madde alkoldür aynı zamanda şarabın ağrlığını arttırdığı gibi tanenin ve asidin algılanışını yumşatır. Eğer şarap tamamen fermente edilmemişse içinde bir miktar rezidüel şeker barındırır.

Asit litrede 5 ile 10 gram arasında bulunur ve oranı tamamen üzümün yetiştirildiği iklim ile bağlantılıdır.Asiditesi düşük şarapların rengi soluk ,tadı gevşektir ve mikrobiel olarak korunmasızdır.

Tanenler ve antisiyoninler , fenol olarak bilinen bileşenlerdendir. Antisiyonin şaraba kırmızı rengini verirken tanen de yapı ve gövde verir aynı zamanda oksidasyona karşı korur.Kanser ve kalp krizi riskini düşürdükleri bilindiği için, insan bedeni bu maddelerden antioksidan olarak yararlanır . Kırmızı şaraplar litreye 4 gr fenol içerirken beyaz şaraplar litrede sadece 0,5 gr fenol içerirler. Sağlık için günde bir kadeh içilmesi tavsiye edilen şarabın kırmızı olmasının nedeni içerdiği fenollerin beyaz şaraba oranla çok daha fazla olmasıdır. 

Resveratrol başlıca kırmızı şarapta bulunur , üzüm kabuğunda böcek ve mantar saldırısı riskine karşı koruyucu ajan olarak üretilir. Resveratrol antioksidan olduğu  ve  genetik mutasyonu önlediği için ,anti-kanserojik özellikleri vardır. Dünya da en etkili olarak bilinen bu antioksidanın gıda takviyesi olarak alınması da mümkündür.

Aromatic bileşikler her türlü kimyasal maddeleri kapatırlar.Şarabın lezzeti çiçek , meyve ya da bitki  gibi olabilir. Bazı aromalar fermentasyon ya da yıllandırma sırasında oluşur. Aromalar genelde şekere bağlıdır , bu nedenle sadece fermentasyon sırasında ortaya çıkabilirler. Bu durum şarabın neden üzüm meyvesinden farklı koktuğunu açıklayan sebeptir.

Litre ye 1.5 gr civarı bulunan Potasyum şarabın içindeki en önemli mineraldir. Gliserol fermantasyon sırasında şekerden üretilen yan üründür aynı zamanda şaraba kadehteki göz yaşlarını verir.

                                            

8 Mayıs 2013 Çarşamba

"SÜRPRİZ" by İkinci Kat

Kendimi tiyatro dışında hiç bir sosyal aktiviteden zevk almayan , fanatik bir ruh hastası biri gibi hissetmeye başladım. Oyun izleme sayımız haftada 5 e çıkınca, diğer 2 günde kaçırdığımız oyunlar yüzünden hayıflanınca başka türlüsünü düşünmek imkansız...

D22 de "Bent" i , Sahne Hal de Ekip in muhteşem "Largo deSolato" sunu , Asmalı Sahne nin "Kurabiye Ev"ini izledikten sonra soluğu yine ikinci Kat ta aldık. Taptaze oyunları "Sürpriz"i izlemek için. 


 Oyunu Şizofren bir kızın son zaman halleri diye anlatınca tüm büyü bozuluyor gözümde .çünkü içinde güzel detaylar barındıran , eğlenceli bir oyun "Sürpriz".. Hatta çok güzel oyuncularla sarılmış , günlük hayattan detaylarla bezeli diye de özetlenebilir.. Ama öyle bir oyuncu var ki sahnede hem karakterinin hakkını sonuna kadar veriyor, hem harika vücudu ile hayran bırakıyor, hem samimiyeti ile oyunun içine çekiyor , hem de ayakta alkışlatıyor. Nejla karakterinin vücud bulduğu Defne Halman dan bahsediyorm.

Oyundan çıkar çıkmaz kendimi "kim bu kadın Allah aşkına" die oyunu "google"larken buldum. Okuduklarım beni pek şaşırtmadı. Mesela eski kültür bakanlarmızdan Talat Halman ın kızı oluşu, yurt dışında doğmuş ve büyümüş olması, bir dönem bale ile uğraşmış olması .... Bu kadar başarılı olmasının altında hayattan çokça beslenmiş olmasının yattığı su götürmez bir gerçek... Tüm oyun boyunca kılıktan kılığa , renkten renge girerken , uzun sopaların üstünde izleyenleri büyülerken , mimikleri ile kendine hayran bırakırken....

Oyunun yönetmeni ve yazarı  Sami Berat Marçalı. Daha önce yazdığı ve yönettiği başka oyunlarını da izlediğim Marçalı nın yönetmenliği beni çok büyülüyor..Bu kadar genç yaşta bu kadar güzel işler başaran biri hakkında elim olumsuz yazmaya gitmiyor ama yazdığı oyunlarda ki durmalar kalkmaların ritimimi biraz düşürüyor .. Senaryolarını Ne kadar eleştirsem de alkışımın çoğu O'na. Allah bileğine güç versin , yazmaya , üretmeye, yönetmeye devam etsin , hikayelerinden keyif almaya devam edelim :))) Yönettiği ve benim defalarca izlediğim Disosya gibi  oyunlar izleyelim :)))

 
"Sami Berat Marçalı"

İkinci kat ın tüm oyunlarından başka başka , farklı hislerle çıktım hep... İyi ki varlar , iyi ki üretiyorlar , iyi ki bildiklerini okuyorlar , iyi ki emek harcamaktan yana hep bonkörler....

"Sürpriz" in dekoruna ve ışık kurgusuna bayıldım. Evimizin salonu kadar yere hem ofis sahnesini hem evi hemde hayaller alemini çok güzel yerleştirmişler. Ofis odasının ev dekoru ile zekice ayrılması , kapanan perdenin başka bir dünyaya geçiş olması çok zekice .

Müge karakterini tüm oyun boyunca enerjisi bir dk bile düşmeyen Seda Türkmen canlandırıyor. Müge sevgilisi ile didişirken , iş yerinde saçmalarken, barda sarhoş olurken , hayal dünyasında yarattığı Nejla ile farklı serüvenlere koşarken bir sürü yoğun duygu teğet geçiyor sağımızdan solumuzdan.

Diğer oyunculardan biri de Iraz Yöntem. Usta oyuncu Selçuk Yöntem in kızı , olsada ben "Parmaklıklar Ardında" dizisinde ki arıza çirkin karakterle hatırlıyorum kendisini. Sanki dizideki kız buharlaşmış yerine gayet hoş , çekici biri olarak dönüş yapmış. Oyundaki enerjisini çok sevdim.

Oyunun dördüncüsü Aziz Caner İnan dan bahsetmeden olmaz. Mutlu eden havası ve samimi halleri ile Disosya da çok sevdirmişti kendini. Sürpriz de agresif olsa da halleri , samimiyeti ile yine oyunun içine alıyor. 

Kısacası Ben çok sevdim oyunu ....

"Sürpriz" İkinci Kat ta , İkinci Kat İstiklal de:) 



25 Nisan 2013 Perşembe

İkinci Kat Oyunları ... Disosya ,Aut , Barselo , Korku Tüneli, Yanlızlar Kulübü


Anladımki sevdiğim ve çevremdeki herkesin gitmesi için başının etini yediğim oyunlara, defalarca gitmek istiyorum. Her sezon 1 ya da 2 tane böyle oyuna denk geliyorum . Bu sezon da es geçmedim ve DİSOSYA beni dünyasında uzun zaman boyunca misafir eden ikinci oyun oldu. 

İkinciKat oyunları ile ilgili SPOILER içeren bilgiler yazıcam aşağıda. Ben hiç birşey okumadan ve bilmeden oyun ya da film izlemeyi sevenlerdenim. Sizde öyleysniz, kısa yoldan dönün ve blogumun bu yazısını okumayın.

İkinciKat Tiyatro ile tanışmam "AUT" sayesinde oldu. Dayak yemiş gibi çıktım oyundan. Hem kurgunun zorlayıcılığı hem gözümün önünde patlayan suratlar, kanrevan olan sahne ile, "Psikopat ın Allahı" imajı çizen , "in yer face" in kralı bi oyundu "AUT". Eve nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Oyundan çıktıktan sonra yürüyemiyordum, ellerim buz, midem karıncalıydı. Bu şekilde şaşırmış hissini çok az şey verebilir insana hayatta.Sevdiğim hadiselerden biri olan tiyatronun izleyicisi olarak böyle hisler yaşamak güzel bir ayrıntı .Oyunun bana yaşattığı başka başka ,güzel ayrıntılar daha  var ..... Ama o da bana kalsın :)





"AUT"


İkinci "İkinci Kat" oyunum , kuzenimin oynadığı "Barselo"idi. Oyun, konusu değiştirilmiş "AUT" ayarındaydı. Zaten iki oyunun yazarı da Alper Kul. Polly karakteri nin dansı , ve başına gelenler dışında sırf Lapa ve Yael in son sahnesi için izlemeye değer bir oyun.Oyunu izledikten sonra bi süre Yael şivesinde kaldım :))) harika striptiz dansı yapan Polly ,Elit in kusursuz vücudunda çok güzel hayat bulmuştu. Hem ailemizin genetiğii le hemde kuzenin boru dansındaki başarısı ile gurur duydum.




"Barselo"


Üçüncü"İkinci Kat" oyunum "Korku Tüneli" ydi. Üstüne çok fazla söyleyecek bişey bulamıyorum. Murat Mahmut Yazıcıoğlu nun son sahnedeki tiradı ve Ushan Çakır la uyumları oyunu izlemek için neden olabilir. 

Oyunları , oyundaki en ünlü oyuncudan yola çıkarak anlatmanın kabalık olmadığını düşünerek Hasibe Eren li "Yanlızlar Kulübü" nden de biraz bahsetme isterim. Oyun ritmi ve bahsettiği hayatların çok yakınlarımızda olması ile hepimizi içine çekti.İzleyen herkes kendinden çok fazla şeyler buldu.Oyunun yazarı ve yönetmeni Sami Berat Marçalı reji , dramaturgi , kurgu, dekor ve ışıkta yine farktı köşeye yatırıyor izleyenleri  Son dönem ödüllerin hepsini toplayan Pınar Çağlar Gençtürk ve oyunculuğundaki farklılık ile hafizalara kazanan  Bedir Bedir benim uzun süre takip edeceğim oyuncular olarak aklıma kazındı.
"Hayatın ritmi"ni bulma çabasındaki öğrenciler ve kendi bulduğu yöntem ile 20 ders ile bunu anlatmaya çalışan hafif çatlak bir eğitmen ... Tüm karakterler kurgunun çığlığinı son ses haykırırken birbirlerine pas vermekten de geri kalmıyorlar.En çok oyunun sürekli değişen ritmini  ve Hasibe Eren in bende bıraktığı enerjiyi  sevdim:) 



Veeeeeeebu sezonun en güzel keşfi DİSOSYA :))))
Oyundan çıktıktan sonra kendimi oyunla ilgili her detayı araştırırken buldum.Oyunculardan , oyunun yazarına, müzikten , bahsedilen hastalığın detaylarına kadar herşeyi öğrenmek ikinci kat a ve , emeği geçen herkese daha da yakınlaştırdı beni.
Oyunda depresyondaki Lisa yı izlerken kendinden birşeyler bulmayacak olan çok azdır.Öyle ya da böyle girdiğimiz depresyon aleminde az çok oyundakine benzer kurgumuz olmuştur.
Oyunun yazarı Antony Neilson da geçirdiği sorunluğu gençliğin nimetlerini yansıtarak yazmış oyunu. Pazertesi günü Sadri Alışık ödül törenlerinde en iyi kadın oyuncu ödülünü başka bir oyundaki perfomansı ile alan Pınar Çağlar Gençtürk, doğal oynarken de inandırıcı olunabileceğini kalbimize kalbimize sokan ve şaheser yaratan İpek Banu Kılar, etkileyici sesi ile girdiği rolun hakkının fazlasını veren Güçlü Yalçıner sayesinde farklı bir deneyim ile ayrılınılıyor oyundan.  

Lisa hastane odasından çıkıp türlü türlü yerlere giderken, garip garip insanlarla karşılaşırken izleyen herkesi sürüklüyor peşinden.günahları , günah keçileri , korkuları , yemin alıcıları , kayıp eşya bürosu, Freud teoremleri, güvensizlik görevlileri ile karşılaşması, ile her an bir şölene dönüşüyor. Ben o şölenden çok etkilendim , mutlu mesut izledim . Lisa küçük yaşta babasının tecavüzüne uğramış ve bunun sonucu kaybettiği bir saatlik zaman dilimi için karmaşaya düşmüş bir kız. Tüm bunları derin bir psikolojik kurguyla anlatan metin, oyunun başından sonuna kadar şaşırtmayı çok iyi beceriyor

Bütün bu detayların altında Disosya asla sıkıcı olmayan hatta bayaaaa güldüren eğlendiren , harika şarkıların ve dansların sergilendiği unutulmaz bir oyun. O kadar sevdim ki oyundaki şarkılar, İkinci Kat oyun müziklerinin bir albümde toplanabileceği fikrini oyuncularla bile paylaştım. 

DİSOSYA ya gidin gidin gidin gidin :))))) 

Bu sezon sonunda oyun kalkabilir :( 

Pek inedir Lisa yı yepyeni bir dünya ya yollayan bu Dissosiyatif Bozukluklar?

Dissosiyasyon; kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili duyumlar gibi normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünün bozulmasıdır. Diğer bir niteliği de, davranışların bireyin normal davranış biçiminden ayrılarak bağımsız bir şekilde tek başına işlev görmesidir.
Dissosiyasyon çoğunlukla travmaya karşıbir savunma düzeneği olarak ortaya çıkar. Travma karşında oluşan dissosiyasyoniki işlevi yerine getirir: travmadan kaçmayı sağlarken, aynı zamanda, yaşamın geri kalan bölümünde travmanın yer etmesindeki zorunlu işleyişi degeciktirir.(bilgi http://www.aktuelpsikoloji.com)