İzlediğim en güzel dönem filmiydi...
Sinematografi,
afişler, ses, oyunculuklar, kurgu, kostümler, dekorlar ve senaryodaki
inandırıcılık...Galası , partyleri , özenilen herşeyi ile...
Adlarını daha önce hiç duymadığımız ,genç yaşta
hayata veda eden iki şairin hayatını izlerken yaşamı yakalama azimlerine,
tutkularına, hayata tutunmalarına, aşklarına, gözü karalıklarına hayran
olduk.Kim peki bu iki genç adam:
Rüştü Onur, 3 Ağustos 1920 doğumlu. Şair, 12 Aralık 1942'de yani sadece 22
yaşındayken hayata veda ettmiş. Muzaffer Tayyip Uslu ise 1922'de dünyaya gelmiş
ve 1946'da son nefesini verdiğinde 24 yaşındaymış
Mert Fırat oyunculuğu ile büyüledi film boyunca, karısı rolündeki Zeynep Farah Abdullah ile öpüşme sahnesi
ise senelerce unutamayacağım klasik sahnelerden biri olarak kalbime kazındı.
Oyunculuğu ile devleşmenin kelime karşılığını açıklar gibiydi Mert.
Yılmaz Erdoğan ise flmin içine yedirdiği ince esprileri ve detayları ile
galada dediği "7 yıldır bu filmle yatıp kalkıyorum" cümlesinin hakkını
sonuna kadar verdiğini kanıtlamış. Hem çok iyi bir senaryo yazarı hem de
yazdığı filmi hayata olduğu gibi geçirebilen çok başarılı bir yönetmen Erdoğan.
Veremli 3 genci oynayan Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah, rollerinin hakkını verebilmek için bir deri bir kemik kalmışlar. Oyle inadırıcı bir kurgunun içinde ilerliyor ki herşey Türkiye'den birilerinin boyle güzel işlere imza atmış olmasının gururu ile ayrılıyorsunuz sinema salonundan.
Gala
gecesi, film, sonrasındaki şahane party .... hepsi büyülü anlardı. Kendiyle
barışık , başarılı ekip hepimizi çok güzel ağırladı ve yorulmadan , bıkıp
usanmadan heyecanlarına ortak ettiler.
ÖLDÜKTEN
SONRA
Diyecekler
ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan (Muzaffer Tayyip Uslu)