15 Aralık 2009 Salı

hayatın öğrencilik hali...

Hayatın bir çeşit öğrencilik halinde kalması gerektiğini savunmusumdur hep. İnsanin kendini geliştirmesi, değiştirmesi için beynine surekli bir bilgi akışı olmalidir .İşte ozaman durmuyor zihin üretiyor , çalışıyor, çalıştırıyor, açılıyor ve kapanması o kadar da zor oluyor.
Buara o öğrencilik döneminin en yogun olduğu derslerden birindeyim. Sanki önceki yıllarda bu derse ait 3-5 tane pre requist (bağlayan ders) almıştım da şimdi onların yardımıyla en meşakatlisini başarmaya çalışıyormuşum gibi hissediyorum. Gerek ailemin tüm fertlerinin suan yaptıgım isin yoneticilik pozisyonunda çalışıyor olması ,gerek okuduğum okul, gerekse de benim önceki islerimde rest.larla calisiyor olmamin bana bakış acısı olarak kattıkları tabiki sonsuz. Ama iş direk hizmete gelince kendimi aktirislikten yönetmenliğe terfi etmiş gibi hissediyorum. Kameranın onu daha bohemdi ve daha az sorumluluk içeriyordu. Kameranın arkasına geçince dengeler tamamen değişti , sorumluluklar,hizmetin sonunda alınan tatmin, bilinmesi gerekenler ,calisma saatleri,edinilen ve edinilecek deneyim,etraftaki insan sayısı, keyifli tavsiyeler, acımasız yorumlar kat be kat arttı.Bütün bunlar da bilmem ve hakim olmam gereken konularla ilgili sonsuz bir bilgi denizi açtı önümde.
Sonuç olarak bu küçük (!) sarapci kız bölümün en zorlu derslerinden birinde şuan ama şanslı ki çok keyifli hocalardan alıyor dersi.
Şimdiye kadar elimi sürdüğüm herseyin sonuna kadar hakkını verdigimii düşünüyorum. Bakalım sommelier olarakta aynı boyutu yaşayabilecek , yaşatabilecek miyim?